Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, 110. Yılında Çanakkale Muharebelerine Bakış
Birinci Dünya Savaşı’nın ilk yılında müttefik Almanya’nın Osmanlı’ya desteğinin görüldüğü alanlardan birisi de Çanakkale Cephesindeki havacılık faaliyetidir. İtilaf kuvvetlerinin Çanakkale Boğazını zorladıkları bir dönemde Osmanlı hava gücü bünyesinde önce kara uçakları için bir tayyare bölüğü teşkil edilmiş, ilerleyen aylarda Almanya’dan talep edilen deniz uçakları ve havacı personelin katılımıyla bir deniz tayyare bölüğü oluşturulmuştur. Pilot Yüzbaşı Ernst Liebmann’ın komutasını üstlendiği Deniz Tayyare Bölüğü Amiral Guido von Usedom’un başında bulunduğu Boğazlar Kumandanlığına bağlı olarak faaliyetini sürdürmüştür. Osmanlı hava gücünün genişletilmesi sürecinde Deniz Tayyare Bölüğü önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada Pilot Yüzbaşı Ernst Liebmann’ın 1918 yılında yayınlanan Çanakkale Savaşı’nın hava cephesine dair anıları merkeze alınarak, Alman havacıları ile Deniz Tayyare Bölüğü’nün faaliyeti incelenecektir. Liebmann’ın anıları 1915 yılının Mayıs ayı ortalarında Türkiye’ye hareket etme emrini alışıyla başlamaktadır. Havacı personel, uçak ve uçak malzemelerinin Balkanlar üzerinden İstanbul’a ulaştırılması öncelikli bir gündem maddesidir. Liebmann anılarında, Çanakkale’de Deniz Tayyare Bölüğü ve istasyonunun kuruluş süreci ve karşılaştığı sorunlara dair birinci ağızdan detaylı bilgiler sunmaktadır. Çanakkale savunmasına katıldıktan sonraki ilk hedeflerini ise boğaz ve adalar üzerinde keşif uçuşu yapıp düşmanın harekâtını çözümlemek, tespit edilen kritik yerlere bombalı taarruzlarda bulunmak ve denizaltıların boğaza girişini mümkün mertebe engellemeye çalışmak şeklinde açıklamaktadır. 1915 yılı yazı ve sonbaharı boyunca yaşananlar ile İtilaf kuvvetlerinin yarımadayı tahliye sürecine dair Çanakkale Cephesine gökyüzünden farklı bir bakış sunan Liebmann’ın aktardığı bilgilerin Birinci Dünya Savaşı’nın Çanakkale Cephesi tarihine önemli katkılar sunacağı muhakkaktır.
DergiPark (Istanbul University), 2023
Tarih Kritik Dergisi, 2023
Alman Subayların Hatıralarında Çanakkale kitabı, Dr. Burak Büyüktopçu’nun, 2019’da Ankara Üniversitesinde Prof. Dr. Mehmet Osman Toklu’nun danışmanlığını yaptığı “Çanakkale Savaşı’nda Görev Yapmış Alman Subayların Anı Kitaplarında Türk ve Türkiye İmgesi” isimli doktora tezinden üretilmiştir. Yayımlanma amacı ise ilgili konuya dair tarihî belgelerin sadece Türk tarafından değil, Alman belge ve arşivlerinden de incelemektir. Öyle ki çalışmanın kaynakçasını incelediğimizde Türk Tarih Kurumunun belgelerini, yurt dışındaki üniversitelerin Alman Filolojisi kaynaklarını ve Alman subayların eserlerini görmekteyiz. Bunların yanı sıra kitabın kapağından anlaşılacağı üzere bazı Alman subayların hatıralarındaki Türk imgelemelerine kitapta yer verilmiştir.
Impressions of Georg Bittner, an Austrian War Correspondent, on Gallipoli Campaign Austro-Hungarian artillery batteries as an ally of the Ottoman Empire had a determining effect on the fate of the World War I on fronts such as Gallipoli and Palestine. Ottoman army which was strengthened by the arrival of these artilleries by November 1915 repelled British and Anzac troops by effective artillery shooting. Georg Bittner, an Austrian war correspondent, followed the activities of the artilleries and published articles in a newspaper entitled Neues Wiener Journal between December 31, 1915 and January 28, 1916 on issues including the evacuation of the British troops, his observations on the trenches as well as some stories on some Turkish officers and privates. This study aims to introduce and analyze the referred articles of Georg Bittner in detail. In the study full translation of the articles are given as well. --- Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin müttefiklerinden Avusturya-Macaristan ordusu birliklerinden özellikle topçu bataryaları Çanakkale ve Filistin Cephelerinde savaşın akıbetini etkilemiştir. 1915 senesi Kasım ayından itibaren Türkiye’ye gelmeye başlayan topçu bataryalarının katılımıyla gücü artan Osmanlı ordusu, etkili top atışlarıyla İngiliz ve Anzak (Anzac) kuvvetlerini püskürtmüştür. Avusturyalı savaş muhabiri Georg Bittner, bu topçuların faaliyetlerini izlemiş ve İngilizlerin bölgeden çekilişi başta olmak üzere siperlere dair gözlemleriyle kimi Türk subay ve erlere dair kişisel hikâyeleri 31 Aralık 1915 – 28 Ocak 1916 tarihleri arasında Neues Wiener Journal isimli gazetede neşretmiştir. Bu çalışma, Bittner’in haberlerini takdim ve tahlil etmeyi amaçlamaktadır. Metin içerisinde Bittner’in ilgili yazılarının Almanca’dan tam tercümeleri bulunmaktadır.
Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), 2023
Guido von Usedom (d.1854 - ö.1925), Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı ordusunda önemli görevler üstlenmiş Alman İmparatorluk Donanması mensubu bir amiraldir. Amiral Usedom’un tarihimiz ve Çanakkale Muharebeleri açısından önemi, Birinci Dünya Savaşı’nda Boğazların tahkim edilmesi ve güvenliğinden sorumlu en üst düzey Alman subayı olmasından ileri gelmektedir. Nitekim daha savaşın ilk ayında İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını takviye etmek üzere Almanya’da oluşturulan “Alman İmparatorluk Donanması Türkiye Özel Komutanlığı” nın (Sonderkommando der Kaiserliche Marine in der Türkei) başına getirilmiş ve İstanbul’a gelip Osmanlı hizmetine girerek savaşın sonuna kadar bu görevini sürdürmüştür.
2022
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na dâhil olmasıyla Çanakkale Boğazı, İtilaf devletlerinin birincil hedefi olmuştur. Bunun ana sebebi başkent İstanbul’un ele geçirilmesi ve Osmanlı Devleti’nin bir an önce savaş dışı bırakılmasıydı. Bu sayede Alman İmparatorluğu önemli bir müttefikini, Osmanlı Devleti’ni kaybedecek, tarafsız Balkan devletleri İtilaf devletlerine katılacak ve Alman-Avusturya ittifakı Avrupa içinde kıstırılarak mağlup edilecekti. İtilaf devletlerinin bu hedefe ulaşmalarının önündeki en önemli engel Çanakkale Boğazı’nın geçilmesiydi. Osmanlı-Alman ittifakı ise Almanya’nın kendi tarafında savaşa dâhil olan Osmanlı Devleti’ni koruma altına almasını öngörmekteydi. Ayrıca Avrupa cephelerinde savaşın ilk aylarındaki olumsuz gidişat dolayısıyla Çanakkale Boğazı’nın savunulması Alman İmparatorluğu için de hayati bir mesele hâline gelmişti. Bu genel tabloya bakıldığında Almanya’nın, Çanakkale Boğazı’nın savunmasında etkin olması beklenen bir durumdur. Savaşın ilk yılı olması ve Balkanlar üzerinden iki müttefik arasındaki bağlantının sağlanamamış olması ise bu etkinliğin kısıtlı kalmasının başta gelen nedenidir. Bununla birlikte Alman ordu ve donanma mensupları, sayıca öne çıkmasalar da Çanakkale Boğazı’nın savunması için organize edilen askerî birimlerde, bilhassa komuta düzeyinde etkili konumlarda görev almışlardır. Ağırlıklı olarak Alman kaynaklarının kullanıldığı bu çalışmada öncelikle Alman İmparatorluğu açısından Osmanlı Devleti ile yapılan ittifakın gerekliliği ve Çanakkale Boğazı’nın önemi ortaya konulmuştur. Daha sonra Çanakkale Cephesindeki Alman etkinliği, Boğazın denizden saldırılara karşı savunulması için görevlendirilen Alman bahriyeliler merkeze alınarak incelenmiştir. Bir kısmı Boğaz savunmasında bir kısmı Osmanlı Donanmasında görev alan Alman bahriyelilerin, Boğaz savunmasına yönelik hazırlık sürecinden başlayarak Çanakkale deniz muharebelerindeki etkileri ve ayrıca kara muharebelerine katkıları savaşın bütünü içerisindeki müttefiklik ilişkisi bağlamında incelenmiştir.
Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı döneminde Alman İmparatorluğu ile giriştiği askeri ittifak çerçevesinde çeşitli üst rütbeli Alman subayların Osmanlı coğrafyasındaki faaliyetleri hakkında kaleme almış oldukları eserler günümüzde halen söz konusu harbin detaylarının kavranmasına yönelik temel kaynaklardandır. Bu bağlamda Türkiye'de görev yapmış olan Erich von Falkenhayn, Liman von Sanders, Colmar von der Goltz ve Friedrich Kress von Kressenstein gibi paşaların yayınladıkları çalışmalar Türkçe'ye de çevrilerek günümüzde akademik araştırmalarda faydalanılan eserlerdendir. 1 Alman askeri misyonu dahilinde Osmanlı ordusunda savaş sonuna kadar yaklaşık 25.000 Alman askeri personelin görev aldığı bilinmektedir. 2 I. Dünya Savaşı'na ilave olarak ikinci büyük harp öncesinde de Almanya'dan Türkiye'ye önemli sayıda Alman vatandaşı gelmiştir; fakat bu seferki sebep askeri ittifak değildir. 1933 senesinden itibaren nasyonal sosyalist rejimin Almanya'ya egemen olması ile yükselen antisemitizm akımı sebebiyle Yahudi kökenli Alman bilim insanları aileleri ile beraber Türkiye'ye göç ederek akademik faaliyetlerini ülkemizde sürdürme kararı almışlardır. 3 Hans Tröbst ise yukarıda bahsedilen iki kategoriye de dahil değildir. İlk büyük harp sonrası maceraperest bir ruh ile yasadışı yollardan Türkiye'ye gelmiş, Ankara hükümetinin başlattığı bağımsızlık hareketine destek vermek isteyerek Kurtuluş Savaşı'nda yer almış, savaş sonrası Anadolu'da gazeteci ve iş adamı kimliği ile hayatına devam etmiş ve yazdığı makaleler sayesinde ülkesinde Türkiye uzmanı olarak tanınan biri olarak Türkiye'deki ikameti sürpriz bir şekilde sona ermiştir. Peki kimdir bu Alman yüzbaşı Hans Tröbst? 1 von Osmanlı ordusunda Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan Fritz Bronsart von Schellendorf'un savaş sonrası yazmış olduğu kitaplar arasında Türkiye'deki faaliyetleri hakkında bir çalışmanın bulunmaması dikkat çekicidir. Diğer Alman paşalardan Hans von Seeckt, Erich Weber, Wilhelm Souchon ve Otto von Lossow ile diplomatlardan Hans von Wangenheim'ın Osmanlı ordusu ve bürokrasisindeki faaliyetleri de incelenmesi gereken ilave hususlardır. 2 Pomiankowski, J.
TURAN Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi (TURANusbb), 2024
Samet Yıldız, Binbaşı Abdürrauf’un Harp Günlükleri: Osmanlı Genelkurmayı’nda Alman Komutanların Emrinde, TURAN Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi (TURANusbb)", S.6, (Bahar 2024), ss.63-68
geliboluyuanlamak.com, 2016
Almanlar 1. Cihan Harbinde müttefikimiz olmasına, Çanakkale’de 500 Alman ölmüş olmasına, bir kısım Alman askerleri ve üst rütbeli subayların başarılarına rağmen bir türlü Çanakkale Zaferine ortak olmamıştı.Yıllardır Çanakkale Muharebelerini araştıran Askeri Tarih Araştırmacıları ve Harp Tarihçilerinin hep merakla yanıtını aradığı; fakat bulmakta zorlandığı sorulardan biriydi. Fakat geçtiğimiz günlerde Alman Parlementosunun Ermeni Tehcirini ve 1915 olaylarını kabul etmesiyle bu soru birinci elden yanıtını buldu. Birçok tarihçi özellikle 1. Dünya savaşında Osmanlı’nın Almanya tarafında savaşa girmesinin çok önceden planlandığını iddia etmekte. Jön Türklerin özellikle asker kanadını çok etkileyen Alman General Goltz Paşa’nın yazılarından, raporlarından hareketle Osmanlının savaşa girişinin çok daha önceden planlandığı, Alman askeri mahfillerinde savaş çıktığında Türkiye’nin Alman çıkarlarına uygun olarak nasıl davranacağının belirlendiğini savunmaktalar.
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Bu makalede Etik Kurul Onayı gerektiren bir çalışma bulunmamaktadır. / There is no study that would require the approval of the Ethical Committee in this article.
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2024
Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın ilk aylarında Osmanlı Devleti’nin fiilen bu savaşa dâhil olmasından kısa süre sonra başlayan ve esas merkezi Avrupa olan büyük savaşın kaderini etkileyen cephelerinden birisidir. Savaşa katılan pek çok devletin bu cephede doğrudan veya dolaylı biçimde yer alması yerli kaynakların yanı sıra yabancı dillerde de Çanakkale Savaşı’na dair büyük bir literatür birikiminin oluşmasını beraberinde getirmiştir. Pek az istisnası olmakla birlikte Osmanlı/Türkiye tarih yazımında Çanakkale Cephesi, “yedi düvele karşı kazanılan” ve “Millî Mücadelenin ruhunu oluşturan” büyük bir zafer olarak öne çıkmaktadır. Çanakkale Zaferi bu yüzden Türk tarihçilerinin en fazla ilgi gösterdikleri konulardan biridir. Bu yoğun ilgiye rağmen Birinci Dünya Savaşında müttefiklik ilişkisi içerisinde bulunulan Almanya’nın Çanakkale’deki yerini ve katkısını, bu alana dair kaynak zenginliğini de içeren çalışmaların azlığı dikkati çekmektedir. Bu makalede Çanakkale Savaşı’ndaki Alman varlığı ve etkinliğine dair kaynaklar müttefiklik ilişkisi ve tarih yazımı çerçevesinde ele alınacaktır.
2008
Larcher, Maurice, “Büyük Harbte Türk Harbi Çanakkale Seferi”, Çev. Bursalı Mehmet Nihat, Ed. Mithat Atabay, Yay Haz. Murat Karataş, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayını, Çanakkale 2008.
2009
Canakkale Savaslari Ingiltere’nin onculugunde Fransizlarin ve cok sinirli olarak da Rusya ve Avustralya’nin katilimi ile gerceklesmistir. Cephenin acilma onerisi Rusya’dan gelmis ve planlamayi da Churchill yapmistir. Bogazlari deniz trafigine kapatan Osmanli Devleti 28 Ekim’de Karadeniz’de donanmasi ile Rus gemi ve limanlarini bombalamistir. Bu olay uzerine once Rusya ve arkasindan da Ingiltere ve Fransa Osmanli Devleti’ne savas acmistir. 1914 yili sonunda Canakkale Bogazi’ni ele gecirme planlarini yapan Churchill, Bogazlarin ele gecmesiyle Rusya’ya destek yolunun acilacagini ve Bulgaristan ve Romanya’nin da kendi yanlarinda savasa girecegini hesaplamistir. Şubat ayinda yapilan bir kac denemeden sonra Mart 1915 de firtinali olmayan bir gunde Canakkale’ye deniz saldirisi baslayacaktir. Ama bu saldiridan kisa bir sure once, 8 Mat’ta Nusret mayin gemisinin Bogazin en genis yeri olan ve Itilaf Devletleri gemilerinin manevra yaptigi Erenkoy koyuna bogaza paralel olarak dosedigi 26 mayin ...
Tarih Kritik Dergisi, 2019
Türklük Bilimi Araştırmaları
Çanakkale Cephesi ve Savaşları, I. Dünya Savaşı içinde yer alan cephelerden ve savaşlardan sadece biri olmasına rağmen diğer cephelerdeki savaşlara oranla Türk kültür ve tarihinde çok daha önemli izler bırakmıştır. Modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Gelibolu'daki başarılarıyla tanınmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri Çanakkale cephesinde atılmıştır. Çanakkale Savaşları Türk edebiyatını da yakından etkileyerek piyesler, tiyatro eserleri, romanlar ve şiirler yazılmış, Türk edebiyatında zengin bir Çanakkale külliyâtı oluşmuştur. Bu eserler içinde empati yoluyla okurların kendilerinden bir şeyler bulmaları ve kolay okunmaları açısından hikâyelerin yeri ayrıdır. Nitekim Ömer Seyfettin ve Refik Halit Karay'ın bu türü müstakil bir yazarlık alanı haline getirmeleri sonucunda I. Dünya Savaşı yıllarında yazılan ve yayımlanan hikâyelerin sayısı hızla artmıştır. Bu bildiride Türk edebiyatındaki üç hikâye ustasının (Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ömer Seyfettin ve Ercüment Ekrem Talu) dönemin çeşitli dergilerinde yayımladıkları ve bugüne değin Çanakkale konusu açısından ortak bir zeminde birleştirilip karşılaştırılmalı bir biçimde değerlendirilmeyen hikâyeleri kurgusal metinleri inceleme metotlarıyla ele alınarak Çanakkale Savaşları edebî perspektiften dikkatlere sunulacaktır.
Ali Riza Bey's memories, 2010
Balkan Harbi ağır yenilgisinin deniz cephesi konusunda Deniz Kurmay Binbaşı Ali Rıza Bey'in beş defterden oluşan hatıratı, 1925 yılındaki intiharını takip eden seneler süresince ortaya çıkmış, fakat ailesi tarafından muhafaza edilmesine karşın, değerlendirilmesi muhtelif gerekçelerle geri bırakılmıştı. Balkan Harbi'ne ait kara harekâtını anlatan, değerlendirmeler yapan, karşılıklı görüşlerle hatta birbirini eleştiren komutanların hatıratları, Balkan Harbi sonrasında gazetelerde tefrika edildiği gibi, o yıllarda kitap olarak da yayınlanmıştır. Bu eserlerin tamamı Alfa Yayıncılık tarafından 2012'de yeniden neşredilmiştir. Yine Balkan Harbi'nin kara harekâtları hakkında ATESE yayınlarında deniz harekâtlarına dair çok sayıda eserler de yeralmaktadır. Deniz subayı ve tarihçisi olan Ali Haydar Emir, Balkan Harbi deniz harekâtlarına ait seyir jurnallerinden ve resmî belgelerden istifade ederek Deniz Harp Akademisi öğrencileri için önce ders notları haline getirmiş, sonra bu önemli belgeleri 1932 yılında bir kitap halinde neşretmiştir. Ali Rıza Bey ise, Balkan Harbi'nin deniz subaylarından biri olarak hatıratını yazmıştır. Deniz Harp Tarihçisi E.Amiral Afif Büyüktuğrul, Balkan Harbi'nde Türk Donanması hakkında tanıklığa dayalı Ali Rıza Bey'in hatıratını defalarca oğlu Deniz Kurmay Albay Muzaffer Denizeli'den istemesine rağmen, nedense bu talebi ihmâl edilmiştir. Defterler, yakın senelerde vefat eden kızı Atıfet Çiloğlu'nun ev eşyaları arasında bulunmuştur ve aile ferdi tarafından bana emanet edilmiştir. Açıklayıcı kaynakların ilave edilmesiyle 300 sayfaya yakın bir eser meydana geleceği anlaşılmaktadır. Hatırat'ta Ali Rıza Bey'in donanmada topçuluk fennî ve topçuluk durumu hakkındaki raporları ve değerlendirmeleri geniş yer tutmaktadır. Mesleğinde gösterdiği bunca parlak başarılara, madalyalarla ödüllendirilmesine rağmen, her subay gibi maddi sıkıntıların pençesinde çırpınan Deniz Kurmay Binbaşı Ali Rıza Bey'in, sicil kayıtlarda çok ciddi bir böbrek rahatsızlığından muzdarip olduğu görülmektedir ve vefatının nedeni künye kayıtlarında belirtilmiş bulunmaktadır. 2 Mayıs 1925 günü Üsküdar Şemsipaşa sahilinden intihar ettiği anlaşılan Ali Rıza Bey'in hatıratı sadece Balkan Harbi'nin savaş cephesini değil, ayni zamanda salgın hastalıkları da imâ etmektedir.On the sea front of the heavy defeat of the Balkan War, memoirs Naval Staff Major Ali Riza Bey emerged during the years which followed the 1925 suicide , but to be kept by the family and was left to the evaluation of various reasons. Land front of the Balkan War, describing the assessment of mutual notions commanders as memoirs serialized in newspapers, as after the Balkan War and was published as a book in those years. All of these works has been published again in 2012 by a publishing house. However, the publications of the Balkan War in naval operations the artifacts also in limited number is available . Naval officer and historian Ali Haydar Emir has very valuable works depending to ship's log and naval operations, there by taking advantage of the official documents before the lecture notes for the students brought into the Naval Academy. Then is had been published as a book in 1932. However, Ali Riza Bey’s memories is very recent eyewitnessed document based on naval operations of the Balkan War. Rt. Adm. and Naval Historian Afif Büyüktuğrul, based on testimony about the Balkan War the Turkish Navy,although several times requested memories of Ali Rıza Bey from his son for some reason, this request has been ignored . Memories of household items has been reserved by his daughter Ms.Çiloğlu who died recent years. This memories has been entrusted to me by a family member. Close to 300 sheets by adding an explanatory resources is understood that work will occur . At his memories Ali Riza Bey reports assessments on the navy, and his evaluations concerning technical side of artillery gunnery holds a large place . So many brilliant achievements in the profession in which, despite awarding medals, as every officer of Naval Staff, Ali Riza Bey fluttering in the grip of financial difficulties, the registry entries are to be suffering from a serious kidney damage and death records catalog is stated reason. Apparently committed suicide on May 2, 1925. Ali Riza Bey's memories is not only eyewitnessed documents,but it also implies that the epidemic diseases .
Eskiçağdan Günümüz Çanakkale Muharebe Alanı, 2020
bölgelerine çıkarma yapan İtilaf Devletleri'ne mensup askerler, bu süreçte bu bölgelerde tutunmaya çalışmışlardır. Kumkale'de barınamayan Fransız birlikleri, iki gün sonra burayı terk ederek, takviye kuvveti olmak suretiyle, Seddülbahir bölgesindeki İngiliz birliklerine katılmışlardır. Nitekim İtilaf Devletleri'ne mensup askerler, 27 Nisan'dan itibaren, Seddülbahir ve Arıburnu bölgesinde tutunabildikleri gibi savaşın sona erdiği 9 Ocak 1916 tarihine kadar bu iki bölgede kalmayı başarabilmişler ve bu tarihte de tamimiyle çekilmişlerdir.
This thesis examines the development of the tank that emerged at the beginning of the 20th century and the innovations it brought to the organization of warfare, focusing on the period of World War II. The process that began with the modeling of the armored car in 1903 resulted in the inclusion of tanks in the production program to end the longer-than-expected battles of the First World War. Although the Mark series of light tanks produced officially by England did not reflect the armored tradition technically, it proved that a new combat class would exist in land forces after the war. During the interwar period, while defense industry studies increased, various ideas about tanks were put forward in the army, and the first studies were carried out in education and doctrine. While the British and French command staffs argued that tanks should be an assistant class to the infantry, Germany argued that tanks should be used as the main attacking force in combat, and other classes should be arranged as the auxiliary force of tanks. As a result of this argument, the Blitzkrieg Doctrine, which was developed by the studies of von Thoma, Manstein, and Guderian of the German officer class, was put forward. The doctrine envisaged the predominant use of the principles of dominance and attack by basing on the cooperation of ground-air forces. In this sense, the doctrine introduced the term mechanized warfare to the military literature, which was initiated by the British but not continued. The national-scale militarism movements that began in Germany during the Adolf Hitler period also affected the tank class. While the design and production activities of tank and selfpropelled artillery systems were increased by establishing new ministries during the war preparation process, care was also taken in the education materials. With the idea that the education given only in military schools was not enough, the Hitler Youth Organization, which was accepted from the age of 10, was established to teach young individuals the military profession. In addition, private military schools belonging to Hitler were structured to create an elite officer and bureaucrat class. With the opening of the Armored Forces School, the determination of exercise areas, the formation of training manuals and guides, the selection of uniforms and ranks, the tank class officially gained a separate combat class status. The Spanish Civil War, which occurred just before the war, and the subsequent Polish occupation were the first rehearsal grounds for mechanized warfare. The experiences gained here proved the requirement of the armored tradition in land forces by bringing the success of the French occupation where the Blitzkrieg Doctrine was applied for the first time. Within this scope, the use of tanks in both world wars is described, sometimes compared, and the general armored combat method is explained. The study presents the advantages and disadvantages of tanks by being supported by the situation of the German war industry, technical information about produced tank models, their performance in battles, and the memories of tank personnel. Therefore, this study is not a work of World War II History, but of the early history of tanks.
Belleten, 2016
Uzun bir geçmişe sahip olan Türk-Alman ilişkilerinin finali, 1914 Türk-Alman Askerî İttifakı ve 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı'nda birlikte savaşmalarıdır. Üç kıtada, çok geniş bir coğrafya binlerce kilometrelik bir alanda yan yana harp eden Türklerin ve Almanların ortak cephelerinden biri de Çanakkale'dir. İtilaf Devletlerine karşı karada ve denizde birlikte savaşılan Çanakkale Savaşı'nda parlak bir zafer kazanılmıştır. Çanakkale Savaşı ve zaferi bütün yönleriyle Türk tarihçileri tarafından yeterince ele alınsa da ve gündeme getirilse de, Türkiye'nin müttefiki Almanya'nın bu savaştaki yeri ve zaferdeki katısı pek de araştırılmamıştır. Ayrıca konuyla alakalı mevcut araştırmalarda Alman kaynaklarına yeterince müracaat edilmemiştir. Makalemiz bu boşluğu doldurmak için kaleme alınmıştır. Türkiye'nin müttefiki olarak Almanya'nın Çanakkale Cephesi'ndeki askerî personel ve askerî mühimmat bakımından bu zaferdeki yeri ve rolü araştırılmıştır. Çalışmada birin...
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.