Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2025, HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi
https://doi.org/10.20304/humanitas.1510750…
26 pages
1 file
Hukuk terimleri yalnızca anayasa, kanunlar, yönetmelikler, sözleşmeler, iddianameler, mahkeme kararları kapsamında karşımıza çıkmaz, görsel-işitsel metinlerde de yer alabilir. Günümüzde talep gören bir uzmanlık alanı olan hukuk çevirilerini öğrencilerin çekindikleri bir alan olmaktan çıkarmak için hukuk çevirisi dersi görsel-işitsel materyallerle desteklenebilir. Araştırma nesnesi olarak belirlenen Netflix'in Criminal (Fransa, İspanya, Almanya ve Birleşik Krallık) dizisindeki terim sorunlarını saptayarak terimbilim odaklı sorgulamalarda bulunmak, terimlerin seslendirme, alt yazı, hukuk çeviri stratejilerini belirlemek ve eşdeğerlik türlerini tartışmak araştırmanın hedefleri arasında yer almıştır. Fransızca ve Türkçe terimler, metin terimbilimi yaklaşımıyla derlenmiştir. Mutlak eşdeğerlik kapsamında ele alınan tek anlamlı terimlerin, anlamsal eşdeğerlik kapsamında ele alınan eş anlamlı terimlerden sayıca daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra gözlem odasındaki gözlem tekniklerine ve bu tekniklerin seslendirme ve alt yazı çevirilerine dair kesitler sunulmuştur. Yakalama, gözaltına alma ve ifade alma yönetmeliğinde yer alan maddeler ile dizide geçen sahneler eşleştirilmiş, adli bilimler kapsamında müdafi ve sorgu memurunun kullandığı kalıp cümlelerin seslendirme ve alt yazı çevirileri arasında bir farka rastlanmamıştır. Hukuk terimlerinin kaynak odaklı çeviri yaklaşımıyla çevrildiği belirlenmiştir. Hukuk terimleri Fransızca seslendirme, Türkçe seslendirme, Fransızca alt yazı ve Türkçe alt yazı olmak üzere dört farklı grupta örneklendirilmiştir. Seslendirme ve alt yazı çevirmenlerinin çeviri kararlarının nasıl şekillendiği incelenmiştir. Seslendirme çevirisinde dudak eşleme, kinetik (jest ve mimik) eşleme nedeniyle alt yazı çevirisinde zaman ve uzam kısıtlarından dolayı sıkça kısaltma, eksiltme, yer değiştirme, açımlama, öykünme, perspektif kaydırma gibi stratejilerin kullanıldığı belirlenmiştir. Alt yazı çevirisinde terimlerin sadeleştirilerek daha anlaşılır kılındığı gözlemlenmiştir. Hukuk çeviribilimi ile hukuk terimbiliminin çevirmen adaylarına ve uzman çevirmenlere yeni bakış açıları kazandırarak çeviribilim araştırmalarını geliştirmesi beklenmektedir.
ÇEKMECE İZÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, 2018
ÖZ Amaç: : Bu araştırma, Diyarbakır'da Eğitim ve Araştırma Hastanesi dâhili klinik ve yoğun bakımlarda çalışan hemşirelerin örgütsel sinizm ve tükenmişlik düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan araştırmanın örneklemini hastanenin dâhili birimlerinde çalışan (n:330) ve araştırmaya katılmayı kabul eden bireyler oluşturmuştur (n=300). Veriler Sosyo-demografik Bilgi Formu, Sağlık Çalışanlarında Örgütsel Sinizm Ölçeği (ÖSÖ) ile Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ) kullanıldı. Verilerin analizi t testi, tek yönlü varyans analizi ve korelasyon analizi ile yapılmıştır. İstatistikî anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Kadın hemşirelerin sinik davranışlarını ifade edebilmek için alaycı mizahı kullandıkları, yorgunluk, bıkkınlık ve duygusal enerjilerinin azaldığı bulunmuştur. Nöbet sisteminde çalışan hemşirelerde tükenmişlik ve duygusal tükenme boyutunda anlamlı farklılık bulunmuştur. Hemşirelerden kıdemi 5 yıldan az olanların daha çok tükendiği, öfke, hor görme ve kınama gibi olumsuz duygular sonucu, kurumun kendilerine dürüst davranmadıklarına inanmaktadırlar. ÖSÖ alt boyutları ile MTÖ alt boyutları arasında anlamlı bir ilişki vardır. Her iki ölçekten alınan toplam puanlara bakıldığında hemşirelerin tükenmişlik yaşadığı ve buna bağlı olarak sinik duygular geliştirildiği görülmüştür. Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre mesleki deneyimi az olan bireyler sinik ve tükenmiş olduğundan, işe yeni başlamış çalışanlar için periyodik görüşmelerin yapılarak hemşirelerin görüşlerinin ve beklentilerinin alınması, bunlara önem verilerek desteklenmesi gerekmektedir.
SOSYAL, BEŞERİ VE İDARİ BİLİMLER'DE AKADEMİK ARAŞTIRMALAR -VI, 2018
Today, Corporate Social Responsibility is an important concept in which businesses observe their interests and the interests of the society they live in as well as the interests of stakeholders. Corporate social responsibility activities can be evaluated as a way of expressing themselves for the tourism enterprises and an essential factor in their image formation. Corporate Social Responsibility involves taking account of ethical values in the activities of institutions and acting responsibly for the environment in social, cultural and economic terms. Civil Society Organizations (CSOs) are important actors in carrying out the activities with a sense of responsibility and provide the connection between the state and the individual. Today, CSOs involve federations, trade unions, associations, foundations, unions, chambers, cooperatives, etc. This study adresses the Chamber of Tourist Guides which are under the supervision of the Ministry of Culture and Tourism and carry out activities in accordance with the Union of Tourist Guides.
Gaziantep Üniversitesi Ayıntab Araştırmaları Dergisi, 2021
Bilimsel kuramların başarısı, açıklama, tahmin etme ve gözlem olanakları sağlamasına bağlıdır. Kuramların başarısının önemli bir kısmını oluşturan kuramsal terimler, deneysel veri yığınını düzenleyerek açıklamanın olanaklarını sunar. Fakat kuramsal terimler gözlemlenebilir olmadığı için deneyselcilik ile uzlaşamaz. Bilimsel gerçekçilik, dünyanın doğru resmini sunduğunu iddia ederken karşıt gerçekçiler, bu gözlemi mümkün olmayan alanda bilimin deneyden bağımsız kurgular içerdiğini ima eder. Fakat kuramsal terimler, olgusal içerikler ile açıklanabilir işlemsel tanımlara sahiptir ve tüm süreç matematik hesaplamalarla denetlenmektedir. Öte yandan kuramsal terimlerin gözlem sorununu aşmak için doğruluk yerine sunulan deneysel yeterlilik, gözlemin standardını belirleyememektedir. Belirlenemezcilik olarak anlaşılan ve araçsalcılığa destek sunduğu düşünülen kuantum fiziği de gözlem sorunu içerisinde sorunsaldır ve bilimsel gerçekçiliğe karşı olduğunu düşünmek için yeterli veri sunmamaktadır.
Kronolojik Sûre Tertibi Çalışmalarına Etkisi Bağlamında İhtilafa Sebep Olan Nüzûl Rivâyetleri Üzerine Bir Değerlendirme
Kur’ân’ın daha iyi ve doğru anlaşılması, öncelikle indiği döneme dair söylemlerinin bilinmesine bağlıdır. Bu da sebeb-i nüzûl rivâyetleri ile kronolojik çıkarımlar yapmaya elverişli diğer rivâyetlere müracaatı, dolayısıyla da âyet ve sûrelerin ne zaman ve hangi muhataplara seslendiğinin belirlenmesini gerekli kılmaktadır. Bu bakış açısı her ne kadar makul ve isabetli gözükse de bu türden bir çalışmanın ve elde edilecek sonuçların tutarlılığı genellikle tartışmalıdır. Çoğunlukla rivâyetlerle ilgili problemler olmak üzere, araştırmacının rivâyetlere yaklaşımı ve tercihleri de sonucu etkileyen faktörler arasındadır. Buna rağmen yapılan çalışmaların Kur’ân’ı anlama noktasında önemli katkılar sunduğu ve ilgili çalışmaların gelecekteki seyrine altyapı oluşturduğu muhakkaktır. Çalışmamızda konuyla ilgili genel bir girişten sonra yaptığımız araştırmalardan elde edilen tespitlerle birlikte, özellikle rivâyetler açısından bu tür çalışmaları zorlaştıran faktörler örnekleriyle ortaya konulmuş ve çalışmaların sonuçları hakkında değerlendirmeler yapılmıştır.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi / 11. Uluslararası İletişim Günleri - 2024, 2024
Tarihsel süreç içerisinde toplumsal alandaki egemenlik ilişkileri sosyo-kültürel alana da sirayet ederek onu yapısal olarak şekillendirmiştir. Sosyo-kültürel alan içerisindeki egemenlik ilişkileri günümüzde dijital bir ekosistemin içerisinde yeşerirken geçmişten bugüne kültürel formların bu alandaki temsilinde eşitsizlikler ortaya çıkmıştır. Bugün toplumsal çeşitliliği simgelemekte olan alt kültür formları, dijital medya içerisinde yeterince temsil edilmeyerek dijital eşitsizliğe maruz kalmaktadırlar. Bu kültür formlarından birisi olan “Rumeli Kültürü” bu çalışmanın örneklemi olarak seçilmiştir. Türkiye’de yaşamakta olan Rumeli göçmenleri, diğer alt kültür formları gibi kendilerine uygulanmakta olan dijital eşitsizliğin getirdiği mağduriyetten kurtulabilmek için sosyal medya araçlarını daha etkili kullanmak zorunda kalmışlardır. Rumeli kültürünün yoğun olarak yaşandığı Bayrampaşa’da bulunan Türkiye Bosna Sancak Kültür ve Yardımlaşma Derneği kültürlerini tanıtmak, nesilden nesile yaşatabilmek ve üyeler arasında bir birlik sağlayabilmek adına dernek salonlarında etkinlikler düzenlemektedir. Bu etkinliklere gelemeyenlerin programı canlı izleyebilmeleri için Youtube üzerinden televizyon yayını yapmaktadırlar. Zaman zaman gazete ve dergiler hazırlayıp yayımlamakta olan dernek yetkilileri, ayrıca üyeleriyle iki yönlü iletişim kurabilmek amacıyla sosyal medya platformları üzerinden içerikler paylaşmaktadırlar. Dijital medyada yapılan paylaşımlarla kendilerine ait kültürel pratikleri yaşatmaya çalışan dernek üyeleri yaratılan bu sanal ekosistemde Rumeli kültürüne ait formları kültürel bellek içerisinde nesiller arasında aktarma imkânı kazanmaktadır. Bu çalışmada nitel araştırma metotlarından derinlemesine görüşme yöntemi kullanılarak Rumelili birer dernek ve federasyon başkanıyla Zoom üzerinden görüşme yapılmış, kendilerine uğradıkları dijital eşitsizlikten kurtulmak için neler yaptıkları sorulmuştur. Aynı zamanda sosyal medyayı daha aktif kullanmakta olan Türkiye Bosna Sancak Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin paylaşımları Roland Barthes’ın literatüre sunduğu kuramsal göstergebilim ilkeleri doğrultusunda çözümlenmiştir. Yapılmış olan bu çalışmadan elde edilen bulgular sonucunda dijital eşitsizliğe maruz kalmakta olan alt kültür formlarının özellikle yeni medya araçları üzerinden paylaşım yaptıkları, dergi ve gazeteler yayımladıkları, kendilerine ait televizyon kanalları kurup toplumsal hafızayı bu şekilde diri tutarak maruz bırakıldıkları dijital eşitsizliğin getirmiş olduğu mağduriyetlerden kurtulmaya çalıştıkları tespit edilmiştir.
International Journal of Commerce, Industry and Entrepreneurship Studies (UTISGAD), 2021
With the age of Industry 4.0 following the digital age, there is a great digital transformation in the tourism industry as well as in all industries. Digital applications such as augmented reality and virtual reality have led to the emergence of discussions about losing the professional role of tourist guides. In this research, it is aimed to determine the professional concerns of tourist guides towards digital transformation in tourism. For this purpose, it is aimed to determine the factors related to the concerns of tourist guides by developing a scale based on the research conducted by Fuller (1969) to determine the professional concerns of teachers. The effect of occupational anxiety factors to be determined on attitudes towards digital transformation in tourism with the technology acceptance model is determined. In the research, first of all, the items within the scope of the service of the tourist guiding profession is determined by scanning the literature. Expressions of concern for digital tourism is developed with the semi-structured interview technique is made with tourist guides. The survey form to be created from this point of view was applied to tourist guides. Exploratory factor and regression analysis was applied to the data obtained from the questionnaires. The relationships between the determined factors and attitudes were tested with the regression analysis. According to the results of the research, suggestions is presented to determine the future roles of guides in digitalization in tourism and to develop strategies to prevent professional anxiety. The research has an original which deal with a current and very important issue by developing a scale.
İLETİŞİM BİLİMLERİ ALANINDA ULUSLARARASI TEORİ, ARAŞTIRMA VE DERLEMELER, 2023
Dijital göstergeler çağı olarak da sunulan günümüzde özellikle sanal ortamlar üzerinden oluşan bilgi arzında üstel bir yükseliş yaşanmaktadır. Bu durum kültürü, ekonomileri ve küresel yaşamı pek çok açıklıkla dönüştürülerek dijital devrim olarak tanımlanan teknolojik referanslı sistemler bütününü oluşturur. Özellikle dijital görsel kültürde enformasyonun esas olarak yürütülmesi ile elde edilen çıktının yine bir enformasyon olması durumu söz konusudur. Aydoğan'ın Kirshan Kumar'dan aktardığına göre bu duruma göre teknolojikye dayalı bir enformasyon değil, enformasyonu işlemeye yönelik teknolojilerin geliştirildiği yeni bir dünya düzeni kurmaktadır (Aydoğan, 2019, s. 60). Buna bağlı olarak teknolojik baskılarında görselliğe dayalı yeni medya üretim alanları kişilerin ve insanların dijital alışverişlerinin biriktirildiği yerde hapsederek sanal olan ile gerçeğin içeriden içeri geçerek yeni kültür yapılanmalarını ortaya çıkarıyor. Dijital medyadaki bilgi üretimlerinin oranlarının internet teknolojisine bağlı bir yapıda kalması. Bilginin özellikleri, kullanımı ve etkinin kaydedilmesinde çevrimiçi iletişim teknolojileri ve verimin arttırılması gücü kısmı içerisindedir. Çünkü bilgi artık sanal ortamda dolaşımda olan dinamik ve etkileşimli bir meta haline geliyor (Palfrey ve Gasser, 2017, s. 140-165). Meta haline gelen bilgiyi en iyi kullanan ve uygulayan insan profili ise “dijital yerli” olarak isimlendirilen yeni kuşaklardır. Bu kuşağın nem yoğunluğuyla dijital medya üzerinden ulaşarak, sanal ortamda hayatın gerçekliğini arama yoluna gitmektedir. Bundan dolayı dijital ortam üzerinden parçaların iletişim parçalarında çok yönlü kullanımı söz konusudur (Onay, 2018, s. 82). İletişimin çift yönlü ve/veya çok yönlü etkileri dijital medya ortamları özellikle bu kuşaklar için eğitim, alışveriş, eğlence ve sosyalleşmeye kadar geniş yelpazede iletişim zemini olarak görev yapmaktadır. Dijital medya alanındaki bu gelişmelere bağlı olarak medya araçlarının da hızlı bir şekilde değişime ayak uydurduğu gözlenmektedir. Dönüşümün içindeki bu araçlardan birinden de dergidir. Dergi yayıncılığı günümüzde hızlı bir şekilde dijital alana kayarak sanal paylaşımlı bir dijital medya aracı haline geliyor. Web 2.0 ve Web 3.0 teknolojisinin getirmiş olduğu açılımlar sayesinde dergicilik medya içerisinde yeniden konumlandırılmaktadır. Okuyucu kitlesindeki değişim, içerik üretimi, ticari avantajlar ve iletişimli medya sunumu gibi medya teknolojisinin getirmiş olduğu yeni gelişmeler ile dijital görsel sonuçları getirmiş olduğu normlar beraber bir şekilde dergiciliği çok yönlü medya üretim zemini haline geliyor (Balkan, 2022). Birlikte dijital medya üretim değişikliklerinin görselliğinin gizli olduğu görülmektedir. Bundan dolayı dijital medya dünyası tasarım disiplini ile eşgüdümlü bir şekilde belirtilmesi de belirtilebilir. Bu birlikteliğin çözümü özellikle günümüz dijital görsel çözümü düşünme biçimi olarak öne çıkan “Tasarım Odaklı Düşünme” metodolojisinden yararlanılarak yöntem dijital dergicilikteki uygulama yöntemleri belirlenmeye çözülebilir. Bu yeteneğin ağ oluşturma yöntemi üzerinden konu ile ilgili başlık ve sorular oluşturularak, yöntemlerin dijital dergicilik alanlarında proje parçalarının olası parçaları çözülmeye devam eder. Bu yetenek ilk olarak dijital dergicilik alanıyla ilgili kavramların çerçeveleri çizilerek mevcut durum analizi gerçekleştirilmektedir. Sonraki bölümde Tasarım Odaklı Düşünme (TOD) metodolojisinin dijital dergicilik alanı ile ilgili uygulama yöntemi ortaya konulmaya başlanıyor.
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020
Reklamlar bir ürünün veya markanın hedef kitlelerine tanıtılması ve çeşitli pazarlama çalışmalarının iletilmesi için günümüzde çok farklı yöntemlerle kullanılan, zaman ve yer satın alınması ve ücretinin ödenmesi suretiyle işleyen bir iletişim yöntemidir. Basılı, görsel, işitsel ve dijital medya kanallarında farklı pek çok yöntemle, mesajlarını hedef kitlelerine iletmeye çalışan markalar ve ürünler, binlerce mesaj arasından sıyrılıp, istedikleri etkiyi yaratabilmek için birçok uygulamayı kullanmak durumundadırlar. Reklam filmlerinde ünlü ve topluma liderlik edebilecek kişilerin, sanatçıların, tanınmış kişilerin, sevilen kişilerin kullanılması bilinen ve sıkça uygulanan bir yöntemdir. Böylece marka veya ürünü tüketicisine sevdirmek ve “sevdiğiniz kişi de bu ürünü kullanmaktadır, siz de kullanın” yönlendirmesi yapılmaktadır. Çoğunlukla bu kişiler gerçekte de toplumsal hayat içerisinde rastladığımız, gerçek ve bilinen kişiliklerdir. Reklam filmlerinde sevilen dizi veya film karakterlerinin kullanılması ise son on yılda karşımıza daha sık çıkan bir yöntemdir. Film karakterlerinin reklamlarda gerçek kişi imiş gibi kullanılmasının alt yapısında psikolojik ve sosyolojik olarak etkiler vardır. Bu çalışmada psikanalist Sigmund Freud’un id, ego ve süper ego kavramları ile “taklit” olarak ele alınan “MIMESİS” kavramı çerçevesinde reklam filmlerinde dizi karakterlerinin kullanılmasının hedef kitlelerdeki olası etkileri irdelenmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda, seçilen Kadın, Ufak Tefek Cinayetler ve Erkenci Kuş dizi filmlerinin karakterinin oynadığı reklamlar Seiler’in adımları kullanılarak çözümlenecektir. Sonuçta, reklam filmlerinin sanal gerçek gibi gösterilen dizi karakterleri kullanılarak ürün ve markaların yaratmak istedikleri algının hedef kitlelere iletilmesindeki amaç, “Freudyen” bir bakış açısıyla ortaya konulmaya çalışılmaktadır.
Ulusal Hemşirelik Öğrencileri Kongresi Bildiri Kitabı, Afyonkarahisar, 2019
Amaç: Çalışma ortamlarının ergonomik tasarımı ve düzenlenmesi, çalışma şartlarının uygun düzenlenmesi iş memnuniyeti ve verimliliği üzerinde etkilidir. Bu bilginin ışığında çalışma, klinik uygulamaya çıkan hemşirelik öğrencilerinin çalışma ortam ve koşullarına ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Gereç Yöntem: Çalışma Mayıs- Haziran 2016 tarihleri arasında katılmaya istekli 86 öğrenci ile yapıldı. Veriler Hemşirelik İş İndeksi- Hemşirelik Çalışma Ortamını Değerlendirme Ölçeği ile toplandı. Bilgisayar ortamında yüzdelik, aritmetik ortalama ve non-parametrik testler kullanılarak veriler analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20.15±1.475 (min-max:18-24) olup, öğrencilerin %32.6’sı 1. sınıf ve %77.9’u da haftada bir gün staja çıkmaktaydı. Öğrencilerin %59.3’ü uygulama merkezinin fiziki koşullarından, %61.6’sı uygulama merkezinin rutin uygulamalarından genel olarak memnun olduklarını ifade etti. Öğrencilerin %48.8’ i ise bugüne dek çalıştığınız yönetici hemşireniz/servis sorumlu hemşiresinden mesleki eğitiminize katkı bakımından destek aldığını fakat yeterli olmadığını belirtti. Öğrencilerin sadece %32.6’sı klinikte mesleki yeterliliğine yönelik kendisini yeterince geliştirdiğini ifade etti. Öğrencilerin ölçekten aldıkları toplam puan ortalaması 2.66±0,329’du. Ölçeğin alt boyut puan ortalamaları ise; “Hemşirelerin yönetime katılması ve temsil gücü” 2.68±0,388, “Kaliteli bakım için gerekli hemşirelik kaynakları” 2.79±0,375, “Yönetici hemşirelerin tutumu ve liderlik özellikleri” 2.55±0,439, “İnsan gücü ve diğer kaynakların yeterliliği” 2.45±0,454, “Hekim-hemşire- meslektaş iletişimi” 2.82±0,433 idi. Toplam ölçek puanı ve alt boyutlar ile öğrencilerin yaş, cinsiyet, sınıf, fiziki koşullardan memnuniyetle ile ilgili aralarında anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Öğrencilerin kliniklerin rutin eğitim uygulamalarından memnun olanlarının, klinik/yönetici hemşirelerden yeterli düzeyde eğitim aldıklarını ifade edenlerin ve klinikte mesleki yeterliliğe yönelik kendini geliştirdiğini düşünenlerin toplam ölçek puanı ve alt boyut puanlarının anlamlı derecede yüksek olduğu görüldü (p<0,05). Sonuç: Klinik uygulamaya çıkan hemşirelik öğrencilerinin iş ortamına yönelik tutumlarının orta düzeyde olduğu belirlendi. Öğrencilerin bu tutumlarını daha da artırabilmek için çalıştıkları ortam koşullarının fiziki anlamda daha iyi düzeye getirilmesi ve uygulama ortamlarında hemşirelerin de eğitimlerine destek vermeleri konusunda farkındalığın arttırılması gerekmektedir ANAHTAR KELİMELER: hemşire, öğrenci, iş ortamı, uygulama, tutum
Mizah duygusu ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki ilişkilerin incelenmesi sürekli başkalarının sorunları ve beklentileriyle uğraşan hemşirelik öğrencileri açısından önemlidir. Bu çalışmanın amacı, 1., 2., 3., 4. sınıf hemşirelik öğrencilerinde mizah tarzları ile tükenmişlik arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Nisan-Mayıs 2018 tarihinde yapılan çalışmada, Sosyo-Demografik Özellikler Soru Formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Mizah Tarzları Ölçeği kullanılmıştır. Etik Kurul ve kurum izni alındıktan sonra 1539 öğrenciden 931'i çalışmaya katılmışlardır. Katılımcıların 711'i kadın, 220'si erkektir. Öğrencilerin 220'si 1. sınıf, 187'si 2. sınıf, 407'si 3. sınıf ve 117' si 4. sınıftır. Mizahın stresle baş etmede etkili olduğunu bildirenler %79.1 (n=736)'dır. Sınıflara göre bakıldığında Tükenmişlik Ölçeği'nin alt boyutlarından Tükenme ve duyarsızlaşma en fazla 2. sınıflarda görülmüştür (=16.59.±5.70, p=0.004). Düşük yetkinlik alt puanı ile tükenmişlik puan ortalması arasında bir ilişki vardır. Yetkinlik alt boyutu puan ortalaması, en düşük 1. sınıflarda görülmektedir (=12.48±2.73, p=0.000). Cinsiyete göre bakıldığında Tükenme'nin alt boyutlarından Duyarsızlaşma puan ortalaması, erkeklerde daha fazla görülmektedir (=11.12±4.74, p=0.001). Sınıflara göre mizahı kullanım sıklığına bakıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmemiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
KULLANICI ODAKLI ÇÖMLEKÇİ TORNASI TASARIM KRİTERLERİNİN BELİRLENMESİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA, 2021
Mersin Üniversitesi Dil ve Edebiyat Dergisi, 2019
TÜRKLÜK BİLİMİ ARAŞTIRMALARI, 2021
Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2019
Uluslararası Güvenlik, 2024
4th INTERNATIONAL CANKAYA SCIENTIFIC STUDIES CONGRESS, 2024
5. Uluslararası Mobilya Kongresi: Yenilikçi ve Gelecekçi Yaklaşımlar Sempozyum Kitabı, 2018
Platanus Publishing® , 2023
Mühendislik Bilimleri ve Tasarım Dergisi
Ulusal Hemşirelik Öğrencileri Kongresi Bildiri Kitabı, Afyonkarahisar, 2019