Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Belleten 314 (Nisan 2025), 155-199.
…
46 pages
1 file
İslam tarihinde ilk defa vezirlik kurumunu ihdas eden ve mevcut divanlara yenisini ekleyip var olanlarını ise daha da geliştiren Abbâsîler, selefleri Emevîlere kıyasla devleti daha merkezî ve bürokratik bir yapıya kavuşturmuşlardır. İdari yapıdaki bu değişiklikler aynı zamanda saray teşkilatının ve bu teşkilatın bir parçası olan haremin daha da kurumsal hale gelmesini sağlamıştır. Hilafet merkezinin Sâmerrâ’dan tekrar Bağdat’a taşınmasından (279/892) sonraki süreçte, özellikle de Muktedir’in (295-320/908-932) halifeliği döneminde harem mensuplarının sayısında ciddi bir artış yaşanmıştır. Harîmü dâri’l-hilâfe adıyla anılan sarayın harem kısmında halifenin annesi, hanımları, çocukları ve yine halifenin dul veya boşanmış kız kardeşleri ve halalarından oluşan hanedan mensupları yaşamaktaydı. Yine bu yapı içerisinde onların hizmetinde bulunmak üzere söz konusu dönemde sayıları binlerle ifade edilen temizlikçiler, erkek ve kadın hizmetkârlar, hâcibler, muhafız birlikleri, köleler ve bekçiler istihdam edilmiştir. Elinizdeki çalışma tam da bu noktada öne çıkan sorumluluğu harem mensuplarının ihtiyaçlarının giderilmesi ve haremin gelir-gideriyle ilgilenmek olan, ancak siyasi ve idari açıdan son derece etkin bir konuma sahip olan kadın görevliler, yani kahramâneler üzerine odaklanmaktadır. Sarayda ilk defa resmî olarak bir kahramânenin görevlendirildiği Muktedir’in halifeliğinin erken döneminden bu uygulamanın yürürlükten kaldırıldığı 493 (1099) yılına kadar Abbâsî sarayında görev yapmış kahramâneleri inceleyen çalışmada bir taraftan kronolojik bir sıra takip edilirken diğer taraftan kahramânelerin öne çıkan özellikleri başlıklara yansıtılarak tematik bir bakış açısı sunulmaya çalışılmıştır.
Abbâsîler döneminde İslam toplumu çeşitli din, dil, ırk ve renge mensup insanlardan oluşmakla birlikte toplumun çekirdeği Araplar, İranlılar, Horasanlılar, Mağripliler ve Türkler’den meydana gelmekteydi. Halk genel olarak et-Tabakâtü’l-Hâssa ve et-Tabakâtü’l-Âmme adı verilen iki ana gruba ayrılıyordu. Bu grupların altında da alt birimler mevcuttu. et-Tabakâtü’l-Hâssa, halife, ailesi, devlet ricali ve Haşimîler’in diğer fertlerinden oluşmaktaydı. Halkın ekseriyetini teşkil eden et-Tabakâtü’l-Âmme ise; sanatkarlar, ustalar, tüccarlar, çiftçiler, askerler ve kölelerden meydana geliyordu. Dönemin tarihçileri, daha çok halifenin etrafında cereyan eden siyasî ve idarî meselelerle ilgilendiklerinden dolayı, o günlerde halkın iktisadî ve sosyal hayatını gösteren olaylara eserlerinde pek fazla yer vermemişlerdir. Bundan dolayı bu konudaki bilgilerimiz genel olarak temel kaynaklara değil, araştırma ve inceleme çalışmalarına dayalı olacaktır. In theAbbasids period, although the Islamic society comprises the people who belonged to the various religions, languages, races and color, the essence of the community occurred the Arabian, the Iranian, the Turkish and the people from the Maghreb and Horasan. Those people usually were divided into two main groups who were called et-Tabaqatu’l-Khassa and et-Tabaqatu’l-Âmme. There were sub-units beneath these groups. et-Tabaqatu’l-Khassa contained caliph, his family, the statesmen and Hashimis’ other individuals. et-Tabaqatu’l-Amme that constituted the majority of the community, consisted of craftsmen, foremen, merchants, farmers, soldiers and slaves. The historians of this period mostly deal with the political and administrative affairs which were relatively happening around the caliph and his family. So, these historians didn’t mention about the public events showing economical and social life of the people in their books. For this reason, the knowledge we have in this subject matter will generally not be based on framed and formatable sources, but it is going to be based on the researchs.
Ahbar, 2024
Although travelogues have an important place in Islamic historiography and writing, they are generally considered to be among the main reference sources for urban historiography. Ibn Faḍlān's treatise, which can be defined as one of the oldest travelogues in terms of literature, has become a classic source that is frequently used especially in studies on the history of Turkic countries. Ibn Faḍlān's detailed narrative with a convincing method and his power of description have been effective in this situation. In the same lines, Ibn Fadlān, as a representative of a bureaucratic tradition, did not refrain from providing a brief but comprehensible document of his own world, namely the 4/10th century Abbasid court. Modern scholarship has chosen to focus on aspect of the work, that of the Turkic countries and the Idyll Bulgars, concentrating on the analysis and accuracy of the details therein. The other neglected aspect of the work allows for a much more varied and interesting analysis of the Abbasid administrative system, court life, bureaucratic tradition and diplomatic components. This study aims to examine these details by making use of Ibn Faḍlān's travelogue. In the construction of the text, which is based on document analysis, the relevant details found in the chronicles of the period and modern literature have been utilized when necessary. İslâm tarih yazımında ve telif faaliyetlerinde seyahatnameler önemli bir yer tutmakla birlikte, genellikle şehir tarihçiliği için ana referans kaynakları arasında gösterilmişlerdir. Literatür açısından en eski seyahatnamelerden biri olarak tanımlanabilen İbn Fadlân’ın risalesi, özellikle Türk ülkelerinin geçmişine dair yapılan çalışmalarda sıklıkla faydalanılan klasik bir kaynak haline gelmiştir. Bu durumun gerçekleşmesinde İbn Fadlân’ın ikna edici bir yöntemle detaylı anlatımı ve tasvir gücü etkili olmuştur. Aynı satırlar arasında İbn Fadlân, bir bürokratik geleneğin temsilcisi olarak, kendi dünyasının yani 4/10. yüzyıl Abbâsî sarayının kısa fakat anlaşılır bir dokümanını vermekten geri durmamıştır. Modern araştırmalar eserin Türk ülkeleri ve İdil Bulgarlarına değinen yönüne odaklanmayı seçerek, buradaki detayların tahlili ve doğruluğuna yoğunlaşmışlardır. Eserin ihmal edilen diğer yönü çok daha çeşitli ve ilginç ayrıntılarla Abbâsî idari sistemi, saray hayatı, bürokratik geleneği ve diplomatik bileşenlerine dair tahliller yapmaya imkân vermektedir. Çalışma, İbn Fadlân seyahatnamesinden istifadeyle söz konusu ayrıntıların incelenmesini amaçlamaktadır. Doküman analiziyle hazırlanan metin inşasında gerektiği durumlarda dönemin kronikleri ve modern literatürde bulunan konuyla ilgili detaylardan faydalanılmıştır.
ilted, 2020
From the first period of the Abbasid state to the "Amir al-Umaras" period, which has an important place in the history of Islam, a total of twenty caliphs have ruled. When the lives of these caliphs are examined, all but three of them are children of concubines called “ummwalads”. While some of these concubines were the wives of a caliph, they became the mother of the next caliph. Due to these kinship ties of ummwalads their influences on the administration were inevitable. Who were the ummwalad caliphs in the first period of the Abbasid state? How influential were these ummwalads on the caliph when the caliph ruled the Abbasid state? Why did the children of these ummwalads become the caliphate, while the caliph had children born by free wives? In addition to the dominance of a structure consisting of women like al-Qahramaniya in the Abbasid Palace, what were the effects of ummwalad al-Khayzuran and Shaghab khatuns, who were especially prominent, on the state? This article has been formed with the aim of finding answers to these and some similar questions, with a research on the earliest sources of the period.
İlahiyat Tetkikleri Dergisi
İslam tarihinde önemli bir yere sahip olan Abbasi Devleti'nin ilk döneminden "Emîrü'l-Ümerâlar" dönemine kadar toplam yirmi bir halife devlete hükmetmiştir. Bu halifelerin hayatları incelendiğinde üçü hariç diğerlerinin ümmüveled olduğu görülmektedir. Bu câriyelerin bazıları bir halifenin eşi iken daha sonra gelecek halifenin annesi olmaktadır. Ümmüveledlerin bu sıhriyyet bağları dolayısıyla yönetime etkileri kaçınılmaz olmuştur. Abbasi Devleti'nin ilk döneminde ümmüveled olan halifeler kimlerdi? Abbasi Devleti'ni halife yönetirken, bu ümmüveledler halife üzerinde ne kadar etkiliydiler? Halifenin hür eşlerinden olan çocuklarına rağmen niye bu ümmüveledlerin çocukları halifelik makamına oturuyorlardı? el-Kahramâniye gibi kadınlardan oluşan bir yapının Abbasi sarayındaki ağırlığının yanı sıra özellikle öne çıkmış ümmüveled olan Hayzürân ve Şağab'ın devlet üzerindeki etkileri neler olmuştur? Bu makale ve buna benzer bazı sorulara o dönemin ilk dönem kaynaklarından hareketle bir araştırma ile cevap bulma etrafında şekillenmiştir.
AKADEMİAR Akademik İslam Araştırmaları Dergisi, 2020
Hallâc-ı Mansur, daha yaşadığı çağda tartışma konusu olan güçlü bir sûfî şahsiyettir. Döneminde sûfîler arasında etkili olduğu gibi halk kitleleri arasında da etkili olmuştur. Sözleri ve davranışları dönemin uleması ile mutasavvıfları arasında tartışmaya yol açarken, dönemin olayları nedeniyle teyakkuzda olan devlet erkânı arasında da huzursuzluğa neden olmuş; bu sebeple H. 301 yılında tutuklanmış, yargılanmış, sekiz yıl hapiste ve gözetim altında tutulmuş, H. 309 yılında da devrin veziri Hamid b. Abbas tarafından yeniden mahkeme kurularak başkanlığını Malikî Kadı Ebû Ömer'in yaptığı bir heyet tarafından idama mahkûm edilmiştir. Hallâc idam edildikten sonra hakkındaki tartışmalar bitmediği gibi daha da artmıştır. Daha sonra gelen fakihlerin çoğunluğu idam kararını doğru bulmuş; sûfîler ise haksız bulmuştur. Bununla birlikte idam kararını haklı bulmayan fakihler olduğu gibi, idam kararını doğru bulan sûfîler de vardır. İdam kararını doğru bulan fakihler, Hallâc'ın sözlerini de değerlendirmekle birlikte, büyük oranda yargılayan mahkeme heyetinin fakihlerden oluşmasına ve onların bu husustaki oybirliğine, ayrıca dönemin fakihlerinin bu karara itiraz etmeyişlerine atıfta bulunmuşlardır. Bu makalede Hallâc'ın hayat hikâyesine değinildikten sonra özellikle mahkeme süreci ve hakkında söylenenler olabildiğince nesnel şekilde aktarılarak, yargılama süreci ve verilen hüküm hakkında değerlendirme yapılmıştır.
2018
İslâm devletlerinin adalet teşkilatında meydana gelen değişikliklerin birisi, kâdı'l-kudâtlık kurumunun ihdâsıdır. 170/786 yılında ortaya çıkan kurum, Abbâsî devleti içerisinde önemli bir yer edinmiştir. Bu tarihten başlayarak, halifeler, adalet teşkilatına ilişkin yetkilerini kâdı'l-kudâtlara devretmişlerdir. Halifelerin siyasî gücü ve devletin içerisinde bulunduğu durumun yanı sıra, toplumda meydana gelen mezhepsel değişiklikler de kurumun gücünü doğrudan etkilemiştir. Bu çalışmada kâdı'l-kudâtlık kurumunun, İslâm devlet teşkilatı ve toplumundaki yansımalarının tespiti amaçlanmış, İslâm Tarihi, tabakât, terâcim kitapları ve hukuk kurumunu ele alan eserler incelenerek, kâdı'l-kudâtların devlet ve toplum nezdindeki yerleri tespit edilmiştir. Kurumu yöneten kâdı'l-kudât, ilk dönemlerde daha dar yetkilerle, halifenin danışmanı konumundayken, Abbâsî devletinin son dönemlerine doğru yetkileri genişlemiştir. Ayrıca, toplumda saygın bir yere ve bağımsız bir alana sahip olmuştur. Diğer taraftan, bazı aile ve mezhep mensupları, kâdı'l-kudâtlık görevinde daha fazla bulunmuşlardır. Araştırmanın, başta İslâm Tarihi olmak üzere, İslâm Hukuku, İslâm Kurumları Tarihi, İslâm Medeniyeti Tarihi gibi alanlarda çalışma yapan araştırmacılara katkı sağlaması beklenmektedir.
Abbâsî Devleti’nde Kâtipler (132-334/750-945) Doktora Tezi / Clerks in The Abbasid Caliphate (132-334/750-945) PhD Thesis, 2022
Clerkship (kātib pl. kuttāb) is an ancient profession that emerged depending on the developments in the social organization and state system. This profession, which mainly serves the purpose of carrying out official correspondence and keeping records of financial affairs, was a subject of certain rules. The profession of clerkship, which the first example of it was seen in the history of Islam during the reign of the prophet Muhammad, has developed over the following time periods and has acquired a structure that requires expertise. Depending on the Islamic conquests, the activities which aimed at institutionalization in the period of the second caliph Umar enabled the profession of clerkship to become independent. In the Umayyad period, the clear separation of administrative, financial and military diwans and transformation of the courts into independent institutions made the clerks to stand out as a class. Although the Abbasids put an end to the Umayyads they largely took over their administrative system and it’s staff. In this study, which consists of an introduction and four chapters, the clerks in the first two centuries of the Abbasid State are examined from various perspectives. While the method and sources of the study are given in the introduction part, the situation of the clerkship before the Abbasids is discussed in general terms. In the first chapter, the work areas, working environments and orders of the clerks are discussed in accordance to their vocational lives. Additionally, some information is presented about the welfare status of clerks, their daily lives, social environments and religious and ethnic affiliations. In the second part, clerks are examined within the body of Abbasid institutions. The clerks who were working in the diwans are evaluated under three separate heading, as administrative, financial and military. In addition, the clerks who were working in the security organization, judicial institutions and various fields providing public services are also examined. In the third chapter, the roles of the clerks in political life are handled within the framework of their relations with officials such as the caliph and dynasty members, statesmen and commanders. At the end of this chapter, families of clerk origin who have become prominent in political and administrative life are introduced. In the fourth chapter, the clerks are discussed in terms of their directing role in the fields of art and science, also the works that has been produced by them.
Göl, Yavuz Selim . "Abbâsîler Döneminde Kâdı'l-kudâtlık". Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (KTUİFD) 5 / 1 (Haziran 2018): 11-59 .
Journal of International Social Research, 2019
Öz Türklerin etkin bir şekilde İslam coğrafyasına dâhil olmaları Abbasilerin ilk döneminde gerçekleşmiştir. Askeri meziyetleri ile meşhur olan Türkler, devlet yönetimini hegemonyaları altına alan İranlılara karşı denge unsuru olmaları için Abbasi ordusuna dâhil edilmişlerdir. Kısa zamanda Abbasi ordusundaki Türk asker sayısı on binlere ulaşmıştır. Türklerden oluşturulan orduya Hassa ordusu adı verilmiştir. Abbasi ordusunun vurucu gücünü teşkil eden Hassa ordusu, Abbasilerin ilk döneminde iç ve dış düşmanlara karşı mücadele ederek devlete büyük hizmetlerde bulunmuştur. Halife Mütevekkil'in 274/861 tarihinde Hassa ordusu komutanları tarafından öldürülmesiyle başlayan dönem, Abbasi tarihinin ikinci dönemi olarak isimlendirilir. Bu dönemde güçleri azalan halifeler, devlet yönetimine tamamen hâkim olan Türk komutanların isteği doğrultusunda yönetmek zorunda kalmışlardır. Türklerin devlet yönetiminde sultasını kırmak isteyen halifeler, Türk komutanlar tarafından tahttan indirilmiş ve öldürülmüşlerdir. Bu dönemin en etkili Türk komutanlarından biri de Musa b. Boğa el-Kebîr'dir. Altı Abbasi halifesi döneminde askeri ve siyasi faaliyetlerde bulunan Musa b. Boğa, bu dönem içinde halifelerin hilafete getirilmesinde, azledilmesine hatta öldürülmesinde etkin rol oynamıştır. Sadece hilafet merkezinde siyasi olaylara müdahil olmayan Musa b. Boğa, Abbâsî hilafetini korumak için dâhili ve harici düşmanlarla da mücadele etmiştir. Musa b. Boğa, askeri ve siyasi faaliyetleri ile Abbasîlerin Samerrâ döneminin son yirmi yılına damga vurmuş büyük bir Türk komutandır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
BAĞDAT İLİM HAVZASINDA İSLÂM DÜŞÜNCESİNİN ÖNCÜ ŞAHSİYETLERİ Tartışmalı İlmî İhtisas Toplantılar Dizisi: 16, 2020
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 29 (2020/2), 391-429.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022
Van İlahiyat Dergisi, 2019
Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 2024
Mütefekkir, 2016
Abbasiler Döneminde Kâdı'l-kudâtlık, 2020
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi , 2020
Tokat ilmiyat dergisi, 2022
Pamukkale üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, 2021
Belleten 303 (Ağustos 2021), 423-461.
THE PROVINCE OF KHUZESTAN IN THE PERIOD OF BUYIDS AND SELJUKS (945-1194), 2021
Marife Dini Araştırmalar Dergisi
Yüksek Lisans Tezi_master thesis, 2023
Uluslararası İslam ve Kadın Çalıştay Kitabı, 2018